top of page

SEVGİLİ SUVERMEZLİLER

 

BU SİTE SİZİ BİLGİLENDİRMEK AMACIYLA HAZIRLANMAKTADIR.

DERNEK VE DERNEKÇİLİK HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

 

Dernekler bir yandan kendi üyelerine karşı, diğer yandan da topluma karşı olan sorumluluklarından dolayı eğitime önem vermek zorundadırlar. Nitekim bir gönül işi olan derneklerimiz, eğitim ile sürekli irtibatlı olmalı, üyelerinin içinde yaşadıkları toplum ile bütünleşebilmesi için faaliyetlerinin önemli bir kısmını eğitici faaliyetlere ayırmalıdırlar.

Bunun için üyelerine, onların eş ve çocuklarına eğitici, öğretici ve beceri kurslar açarak bilgi ve becerilerinin gelişmeleri, daha nitelikli kişiler olmalarını sağlamak, toplum içinde davranışlarının gelişmelerine katkı sağlanmalıdır. Eğitim çağındaki öğrencilere burslar, eğitim araç ve gereçleri temin ederek öğrencilerin daha iyi şartlarda okumaları sağlanmalı ve böylece üyelerinin okumuşluk oranının artması sağlanmış olacaktır.


Dernekler toplumsal beklentilere cevap vermeli, toplumsal uyuma katkı sağlamalı, içinde bulunduğu şehirde birlikte yaşamayı teşvik etmeli, geleceğimizin teminatı olan gençlerimize sosyal faaliyet alanları açarak geleceğe ümitle bakabilecekleri bir ortamı sağlamaya çalışmalı ve böylece gençlerimizin kültürüne gittikçe yabancılaşmasının ve yozlaşmasının önüne geçmelidir. Böyle bir dernekçilik anlayışını hâkim kılmak hepimizin en önemli görevi olmalıdır.

 

 

 

 

Dernek çok faydalıdır. Ama bizler bunun kıymetini bilemeyiz. Dernekçiliğin önemini anlayamayız. Sosyal içerikli etkinliklere yeterli ilgiyi göstermez, birde bu yetmezmiş gibi üstüne de emek verenleri görmemezden gelerek başlarız yine her şeyi biz bilmeye! Eleştirmek ve istemekten başka bir şey yaptığımız yok aslında… Sürekli elimizde bir sopa kime vursak diye bakarız. İşin her zaman en kolayına kaçar, hiçbir şey yapmaz, yardım isteklerine cevap vermez, fakat birileri çıkıp bir şeyleri başarmak için çalışmaya başladığımızda maşayı yine alırız elimize ve başlarız kovalamaya! Buna ne hakkımız varsa! 

 

Yönetimin işi gerçekten zordur. Özelikle bu derneklerde yönetici insanlar asla bir karşılık beklemezler, parası yetişmeyen konularda sponsor olmak zorunda kalırlar. Ayrıca verecekleri emeklerde cabası olmaktadır. İşin finalinde ise eleştirilmek ve hatta hakarete uğramakta vardır. Bu da yönetici arkadaşları oldukça yıpratacak ve istifa etmeye kadar sürükleyecektir. 

Onlar şu konuda şikayet edeceklerdir; “Derneğe emeğimi verdim, yetmedi cebimden para verdim fakat yine en çok eleştirilen ben oldum.” Bu konuda onlara hak vermemek elde değildir. Maddi ve manevi olarak çalışıp yıpranan bu insanlar bu görevi bir hobi olarak görmekteler ve içlerindeki memleket sevdasının ve kalkındırma bilincinin fazla olmasından dolayı diğer yönetilen üyelerden ayrılıp yönetici sıfatına geçerler. Sonucunda da yıpranma payları maalesef çok yüksek olmaktadır. Yöneticilik yapan kişilerin bunlara karşı dik durabilecek yapıda olmaları, bazı şeyleri duymamalı, yapıcı eleştirilere açık olmaları, bildiğimi okurum havasında olmamaları gerekmektedir. 

 

Oysa başta hepimizin tek amacı yöremizin kalkınması, insanları bir arada tutmak, yoksulları kollamak, kalkındırmak değil miydi? Evet öyleydi… Fakat bölünen topluluklar kendi derneğini ayakta tutma savaşına başlarken, yöre adına olumlu adım atmayı unuttular. Kaybeden kim mi oldu peki? Ya köylerimiz kaybetti, ya mahallelerimiz, ya ilçelerimiz, ya da illerimiz… 

Peki bizler bu kısır döngü içerisinde bu şekilde dönmeye devam edersek Türkiye ne kazanacak? Senelerdir bu şekil de bölmediler mi zaten hepimizi? 

Düşünüyorum da acaba farklı görüşteki insanlar tek bir derneği ortaklaşa kalkındırmayı bilse de hep beraber el ele vererek bir fakire topluca yardıma gitseler. Herkes bir yerinden tutsa işin. Bu şekilde çözülmez mi sizce aradaki kırgınlıklar? Çoğalmaz mı aradaki saygı ve sevgi bağları? Artmaz mı hoşgörü anlayışı? 

Bizler dernekçilikte öncelikle bu yönetim anlayışını uygulamalıyız. Nasıl ki bir yönetim kurulu toplantısında farklı görüşteki insanlar bir araya gelip, oylama usulü bir karar alıyor ve alınan karara karşı görüştekilerde buna saygı duyuyor, işte bizlerde dernekçilik anlayışında bu şekle gelmeliyiz. 

 

 

Derneğimizi en çok destekleyenler gençler olmalıdır. Gençlik kollarını oluşturduk , erkekleri kendi aralarında halı saha maçlarıyla kaynaştırmaya çalışyoruz, bayanları da bir bayanlar günü etkinliğiyle bir araya getirip tanışmalarına olanak sağlamalıdır. Kurulacak bir  Bayanlar Kolları desteklenmeli ve onlara belirli görevler verilerek sorumluluklar paylaşılmalı daha sistemli bir şekilde kalkınmak adına çalışılmalıdır.

 

Bu konuda hep ikinci planda kalan bayanlarımız aslında daha aktif olarak çalışabilecektir. Birbirleri ile daha sık haberleşen bayanlar dernek aktiviteleri konusunda ayrı bir haberleşme kanalı olarak çalışabilmektedir. Özellikle ayda bir defa köyde bulunan dernek lokalinin bayanlara ayrılıp, burada bayanların kendi arasında pasta, börek, çay eşliğinde biraz da müzik ile rahatlayarak tanışmalarını arttıracak ve haberleşme ile birlik olayını daha geniş çerçeveye yayacaktır.

 

Ayrıca köy  kültüre yönelik ilgisi yoğun insanların ayrı bir listede toplanarak yapılacak etkinliklerde görev almaları sağlanmalı , dernek olarak bir yere katılınacağı zaman mutlaka bu kişilerin bu toplulukta yer almaları sağlanmalıdır.

 

Aidatların toplanması konusunda üyeleri yormayacak belli kuralların konulması ve sistemli çalışılması gerekmektedir. Aylıkları 1 seneyi 3 ‘e bölerek 4 ayda bir toplamak, bu toplanma için belli tarih aralıkları koymak ve bu tarihlerde getirmeyen üyelere ulaşarak durum bilgisi vermek, inadını sürdürenlerin asli kurallar çerçevesinde üyelikten çıkarılarak işin ciddiyetini gözler önüne sermek olumlu sonuçları getirecektir.

Adnan ÇİFTCİBAŞI

 

Twitter

Bağlan

Bağlan

Facebook

Bağlan

YouTube

  • Twitter Metallic
  • Facebook Metallic
  • YouTube Metallic
bottom of page